Alak Suresi Kur’an-ı Kerim ve Mübarek Ramazan Ayı

ramazan

Siz hiç yalnız kaldınız mı? Hiç yalnız kalmak istediniz mi? Ne kadar yalnız kalabildiniz? Her şeyden, herkesten uzakta yapabildiniz mi bunu? Muhtemelen hiçbir yalnızlık efendimiz (s.a.v) kadar anlamlı olmadı, olamadı.

   Anlaşılmadığımızı hissettiğimizde, dinlenmek-toparlanmak arzusu ile veya sorunlara çözüm bulamadığınızı hissettiğinizde, her şeyin sıradanlaştığını sezdiğinizde, kendi öz değerlerinizi sorguladığınızda yada çaresiz kaldığınızda, ruhunuzun sıkıştığı-daraldığı bir anda mutluluğu aramak üzere, odaklanmak-çözüm bulmak için yalnız kalmak kendimize yapabileceğimiz iyiliklerden birisi olagelmiştir. Tarih boyunca bu dert insanoğlundan hiç eksik olmadı. Bu sancılar hiç değişmedi ama sancılanan insanlar ve çözüm yolları hep değişegeldi.

   Peki hepimiz için bir şifa kaynağı beyan edeyim mi? Alak suresi… Toprağa atılan tohum tanesine verilen can suyu gibi. Embriyonun, rahim duvarına ilk tutunuşu gibi. Her şeyin başladığı, ilk adımın atıldığı, yepyeni bir serüvenin doğduğu sure.

   Oku… Ama nasıl? Gecenin bir vakti, dağın zirvesinde, yapayalnız birisi için oku ne demek olabilirdi? İnsan oku’maya neden ihtiyaç duyardı ki? Nasıl okunabilirdi üstelik?

   Hz. Cebrail bütün bu şaşkınlığın, heyecanın arasında bütün sorulara ve daha fazlasına cevap niteliğinde seslendi. “Yaratan Rabbinin adıyla oku.” Rabbin diyerek terbiye eden, öğreten, kavratan, yol gösteren işaret edilmişti. Onun isminin (c.c) varlığı ile alemler anlam kazanacak, bütün bu varoluş problemleri nihayete erecekti. Çünkü milyonlarca yıldır kusursuz devam eden bu sistem zaten Rabbimizi işaret etmeye yetiyordu. Olaylar-durumlar-şahıslar değişse de Rabbimizin kuşatıcılığı baki kalandı. Alak kelimesindeki anlam gibi her şeyle bağlantılı, ilişki içerisinde. Tek bir cümle ile ne kadar çok şey anlatılabilirse o kadarını beyan etmişti Rabbimiz bize.

   Sorulabilecek sorular elbette ki çok. İrdelenmeli, sorgulanmalı elbette. Lakin bir damla sudan meydana geldiğini unutmadan, bu bir damlaya kocaman bedenlere eviren, ve bu bedenlere beyin başta olmak üzere işlevsel-birbiri ile koordine organları, koruyucu kemik sistemlerini ve bunlarla beraber duyguları, hisleri, düşünme yetisini kodlayan yegane Yaratıcı ihmal edilmeden. Nasıl ki bu bir damlacık su anne karnındaki karanlıktan aydınlığa doğru çıktıysa öyle aydınlıklara çıkılacağı ümit edilerek. Bu basit, minicik bir damla suyun vahye, ilahi emre muhatap kılınacak kadar yüceltiğini unutmadan.

İlaveten Kudüs ve Selahaddin Eyyubi isimli yazımıza da göz atabilirsiniz.

Bir yanıt yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir