Ali Fuad Başgil Kimdir? Hayatı, Eserleri ve Düşünce Dünyası

Ali Fuad Başgil Kimdir? Hayatı, Eserleri ve Düşünce Dünyası

Ali Fuad Başgil, Türk hukukçu, siyasetçi ve fikir adamı olarak Türkiye’nin entelektüel tarihinde derin izler bırakmış önemli bir şahsiyettir. Hem akademik alandaki başarılarıyla hem de özgürlükçü fikirleriyle tanınan Başgil, özellikle demokrasi ve hukuk devleti kavramlarının savunucusu olarak hatırlanır.

Ali Fuad Başgil’in Hayatı

1893 yılında Samsun’un Çarşamba ilçesinde doğan Ali Fuad Başgil, eğitim hayatına memleketinde başladı. Ardından İstanbul’da hukuk öğrenimi gördü ve daha sonra Fransa’ya giderek Sorbonne Üniversitesi’nde doktorasını tamamladı. Yurt dışında aldığı eğitim, onun düşünce dünyasının şekillenmesinde önemli bir rol oynamıştır.

Türkiye’ye döndükten sonra akademik kariyerine İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi’nde profesör olarak devam etti. Aynı zamanda anayasa hukuku ve hukuk felsefesi alanlarında çok sayıda öğrenci yetiştirdi. Bilgi birikimi ve ilkeli duruşuyla geniş kitlelerce saygı gören bir isim haline geldi.

1939 yılında ordinaryüs profesör unvanını aldı. O sıralarda sosyalist-komünist görüşlere sahip bir asistanı olup 1960’lı yıllarda Türkiye İşçi Partisi Genel Başkanı olan Mehmet Ali Aybar, hocası Başgil hakkında şunları söylemiştir:

Bilgili, karşıt görüşlere tahammüllü bir hocaydı. Durkheim okulundandı. Tarih, sosyoloji, derslerinde büyük 

yer tutardı. Savaştan sonra Avrupa’da demokrasiye karşı çıkan sistemleri, bu arada Sovyet rejimini ayrıntılı biçimde anlatırdı derslerinde. Marksizm-Leninizm okutulurdu. Pratik kurları bana bırakmıştı. Öğrencilerle ‘ameli’ çalışmalar yapardık. Demokrasi, faşizm, Marksizm-Leninizm üzerine… Öteki kürsülerin çoğunda asistanların görevi hocayla derse girmekten ibaretti. Alman hocalara çevirmenlik yaparlardı.

 

Siyasi Hayatı ve Demokratik Mücadele

1950’li yıllarda Türkiye’de çok partili hayata geçiş sürecinde aktif bir rol üstlenen Ali Fuad Başgil, özgürlükçü ve demokrat bir çizgi izledi. 1961 yılında yapılan seçimlerde bağımsız olarak senatör seçildi. Aynı yıl cumhurbaşkanlığına aday olmak istemiş, ancak dönemin askerî yönetiminin baskıları sonucu bu adaylıktan çekilmek zorunda kalmıştır. Bu olay, Türkiye siyasi tarihinde “asker-siyaset” ilişkilerinin tartışıldığı örneklerden biri olmuştur.

alifuadbaşgil
alifuadbaşgil

“Gençlerle Baş Başa” ve Eserleri

Ali Fuad Başgil’in en bilinen eseri “Gençlerle Baş Başa” adlı kitaptır. Bu eser, özellikle gençler için bir rehber niteliğindedir. Ahlak, özgürlük, sorumluluk ve düşünce özgürlüğü gibi konularda sade ve etkileyici bir dille kaleme alınmıştır. Başgil, gençlere sadece bilgi değil, aynı zamanda karakter ve değerler kazandırmayı hedeflemiştir.

Ayrıca, anayasa hukuku, devlet felsefesi ve siyaset bilimi üzerine yazdığı birçok akademik eser, hem döneminde hem de günümüzde önemini korumaktadır.

Düşünce Dünyası ve Mirası

Ali Fuad Başgil, özellikle hukukun üstünlüğü, ifade özgürlüğü ve demokratik değerlerin korunması konularında fikirlerini açıkça dile getirmiştir. Her türlü otoriterliğe karşı durmuş, fikir ve düşünce hürriyetini savunmuştur. Bu yönüyle hem akademide hem de kamuoyunda örnek alınan bir aydın olmuştur.

Onun fikirleri, günümüzde bile genç kuşaklar ve hukukçular tarafından incelenmekte ve ilham verici bulunmaktadır. Ali Fuad Başgil, yalnızca geçmişin değil, bugünün ve geleceğin de düşünsel rehberlerinden biri olmayı sürdürüyor.

Gençlerle Başbaşa İsimli Eserden Alıntı

— Çalışmak için müsait gün ve saat bekleme. Bilki, her gün ve her saat çalışmanın en müsait zamanıdır.

— Çalışmak için müsait yer ve köşe arama. Bil ki, her yer ve her köşe çalışmanın en müsait yeridir.

— Bir günde ve bir zamanda yapman lâzım gelen bir işi (bir dersi, bir vazifeyi) ertesi güne bırakma. Zira her günün derdi gibi, işi de kendine yeter.

— Bir zamanda yalnız tek bir iş yap, yalnız bir ders, bir kitap, hattâ bir fasıl üzerinde çalış. Tâ ki, dikkatin ve kuvvetin yayılıp zayıflamasın. Bir zamanda birden fazla iş yapayım diyen, hiçbirini tam ve temiz yapamaz. Dünyaca tanınmış olan büyük İslâm mütefekkiri «İmam-ı Gazali» ye «İlıya-i Ulam» adlı muazzam eserini nasıl bir çalışma ile vücdea getirdiğini sormuşlar: bir zamanda yalnız bir fasıl, bir bahis, bir mesele üzerinde çalıştım, demiş.

— Başladığın bir işi (Bir dersi, bir kitabı, bir vazi- feyi) yapıp bitirmeden başka bir işe (derse, kitaba ve vazifeye) başlama. Yarıda kalan iş, başlanmamış demektir.

— Bir günün işini (dersini, vazifesini) bitirdikten sonra ertesi günü ne işi yapacağına karar ver. Yahut, hiç olmazsa çalışmağa başlamadan evvel, hangi iş (ders, kitap) üzerinde çalışacağını düşünüp kararlaştır ve çalışmaya bu kararla otur.

— Bir işe başlamadan, bir dersi öğrenmeye, bir kitabı okumağa oturmadan evvel düşün ve çalışman için lâ­zım olan şeyleri yanında ve elinin altında bulundur. Tâ ki, ikide bir kalem, kâğıt aramağa kalkıp ta dikkatin dağılmasın.

— Çalışmağa oturduğun zaman tıpkı ateş hattında düşmanı gözetleyen bir asker gibi uyanık ol, ve dikkat kesil. Ve bütün ruhî ve bedenî kuvvetinle kendini işe ver.

Harika Eseri

— Bir işe başlamazdan evvel o işi (dersi,vazifeyi, kitabı) en kısa bir zamanda, en kolay ve en temiz bîr surette nasıl yapmak, nasıl öğrenip etüd etmek mümkün olduğunu iyice düşünüp hesapla.

— Çalıştığın bir iş (bir ders, bir kitap, bir yazı) üzerinde herhangi bir güçlüğü yenmeden bir adım bile gerileme. Ve bil ki, yılgınlık maskeli bir tenbelliktir. Gene bil ki, çalışma sevgisi güçlükleri yenmekten doğar ve kuvvetlenir. Güçlüğü yenmekten hasıl olan manevî zevk, eşsiz bir zevktir. Emin ol ki, harpte zafer ve işte muvaffakiyet yılmayanındır. Sebat önünde güçlükler erir ve imkansız görünen, mümkün olur.

— işinde rastladığın bir güçlüğü evvelâ parçala. Her parçayı birer birer ve sıra ile yenmeğe çalış. Bunun için de, meselâ, bir dersi, bir kitabı en basit elemanlarına, kısım, fasıl ve bahislerine ayır. Sıra ile her bahsi iyice ve noksansızca anlayıp öğrenmeden öbür bahse geçme. Fasıllar ve bahisler üzerinde bir kör gibi yürü. Yani attığın adımı iyice basmadan öbürünü atma.

— Devamlı ve ittiratlı çalış. Ve hergün aynı saatlerde behemehal çalışmağa otur. Çalışmayı uzun fasıla ile kesip terk etme. Hasta ve yorgun değilsen tatil aylarında bile yavaş ve az da olsa çalış. Tâ ki çalışma itiyadın körlenmesin ve tekrar çalışmaya koyulmak için zahmet çekmeyesin.

— Bir iş üzerinde yorulursan dinlenmek için işini değiştir ve çalışma hızını yavaşlat. Fakat dinlenme bahanesi ile, asla boş oturma. Boş oturanın içi, işlemeyen demir gibi, pas tutar.

— Çok düşün. Ve bil ki, çalışmak mutlaka hareket etmek veya okumak, yazmak demek değildir. Düşünen bir insan, maden kuyularında kazma sallayan işçiden daha çok çalışıyordur.

— Verimli çalışmayı sakın iş üzerinde geçirdiğin zamanla ölçüp de, eh bugün şu kadar saat çalıştım, yeti­şir deme. Çalışmanın neticesine ve öğrendiğine bak.

alifuad başgil

 

— Fikri çalışmalar için, aynı saatlerde devamlı ve tertipli bir surette, günde iki üç saat bile kâfidir. Büyük İslâm feylesofu Ibni Sina, dünyaca meşhur olan (Kitabuşşifa) sini, hergiin, sabah namazından sonra Bağdattaki bir caminin büyük kandili altında oturarak, kuşluk vaktine kadar, yani takriben iki saat çalışmak suretiyle vücuda getirmiştir. Meşhur İngiliz feylesofa Spencer, muazzam eserlerini, günde iki saat çalışarak yazmıştır. Her sene bin, bin ikiyiiz sahifelik eser veren Fransız edibi Emil Zoîa’ya bu muvaffakiyetinin sırrını sormuş­lar: Hergün yalnız üç saat çalışır ve yazarım demiş.

— Sebat et, genç dostum, sebat et! Damlaya damlaya göl olur. Ve aynı noktaya düşen damlacıklar, zamanla mermeri bile deler.

— Bir işe başladığın, bir dersi öğrenmeğe, bir kitabı okumağa koyulduğun zaman telâş edip sabırsızlanma. Sakin ve metin ol. Yol al, fakat acele etme. Sindirerek çalış ve ogren.

— İşinde ve dersinde herhangi bir fikri ve noktayı küçümseyerek ihmal edip geçme. Küçük ihmalden bazan büyük zararlar doğduğunu unutma.

— Gece yatağına uzandığın zaman, o gün ne yaptı­ğını ve yarın ne yapacağını kendine sormadan uyuma.

— Hergün iyi bir eserden yüksek sesle beş on sahife oku. Bu sayede konuşma ve söz söyleme istidadın gelişir.

— Rastladığın edebi, felsefî bazı güzel parçaları ezberle. Bu sayede hem kelime ve ifade hâzinen zenginler lıcm de hafızan kuvvetlenir.

— Çalıştığın bir dersin, bir kitabın fasıl ve bahis- lerini bitirdikçe, kitabı kapayıp, okuduğunu ezberden hülâsa halinde not et. Bir dersi, birsuretle iyi anlayıp öğrenmenin yolu, onu bu suretle yazmaktır.

— Bir dersten öğrendiğin, bir kitabtan okuduğun fasıl ve bahisleri arkadaşlarınla ezberden müzakere ve münakaşa et. Bu suretle hem zekân işler ve öğrendiğin hazmolur, hem hafızan kuvvetlenir; hem de düzgün konuşma ve fikirlerini vuzuh ile ifade etme melekesi elde edersin.

— Dikkat et: Sözlerin ve yazıların kısa, açık ve manalı olsun.

— Fikrî çalışmanın herkesin mizacına göre deği­ şen verimli ve aziz saatleri vardır. Bunlar bazı kimseler için sabahın erken saatleri, bazıları içinde öğleye doğru öğleden sonra, gece saatleridir. Kendini yokla vesenin aziz saatlerin hangileri ise, bunları hiç bir eğlenceye feda edip kaçırma.

— Okuduğun bir kitapda rastladığın güzel bir parçayı veya orijinal bir fikri yerini ve sahifesini işaret ederek not et. Bu suretle biriktirdiğin notları bir dosyaya ve bir fiş kutusuna sırasile yerleştir. Bir yazı yazmak veya bir eser yapmak istediğin zaman, bu notlar senin için zengin bir malzeme hâzinesi olur.

— Bir mevzu ve mesele hakkında bir yazı veya bir eser yazmağa karar verdiğin zaman, evvelâ, bu mevzu ve mesele üzerinde evvelce yazılmış eserleri oku. Tâ ki yazılmış ve söylenmiş şeyleri tekrar edip ömrünü israf etmiyesin. — Gök kubbe altında yepyeni hiçbir fikir yoktur. En yeni fikir, eski bir fikrin yeni bir elbise giymişidir.

— Her şeyden evvel, ana dilini iyi konuşmayı ve iyi yazmayı öğren. İnsan için en faydalı olanı kendi ana dilidir.

— Dil bilgisi bir gaye değil, bir vasıtadır. Asıl gaye olan, fikir zenginliğidir.

— Kişinin kıymeti dilinin altında ve kaleminin ucunda gizlidir. Onu söz ve yazı açığa vurur.

— Bir işi yapıp yapmamakta kararsızlığa düştüğün vakit, iki şıktan herbirinin fayda ve zararlarını iyice hesapla. Faydası çok, zararı az olan şıkkı tercih et.

— Bir işe öfkeli ve sinirli iken karar verme. Bekle öfken geçsin. Zira öfke ile kalkan zararla oturur.

— Çok konuşma. Yerinde ve özlü konuş. Kıymet ve tesir çok sözde değil, yerinde ve özlü sözdedir.

— Dilini tut ve bil ki, dil yarası bıçak yarasından daha vahimdir.

— Kimsenin yüzüne karşı söyliyemediğini arkasından söyleme ve bil ki arkadan konuşma korkaklığın en iğrenç şeklidir.

— Kimsenin cahilliğini yüzüne vurma. Bil ki insanları en çok kızdıran ve gücendiren, cahilliklerinin yüzlerine vurulmasıdır.

— Yalan söyleme. Yalan söyliyen, tutulmak korkusu içinde yaşayan hırsız, gibidir.

— Bir kimseye söz vermeden evvel iyi düşün. Fakat verdiğin sözden dönme. Sözden dönmek yalancılığın en çirkinidir.

— Daima olduğun gibi görün, göründüğün gibi ol. Olduğundan fazla görünmek isteyen, karşısındakilere kendisinin ahmaklığını göstermiş olur.

— Kimseye karşı kin tutma ve kimsenin muvaffakiyyet ve saadetini kıskanma, fakat imren, sen de öyle bir muvaffakiyet ve saadete erişmeye çalış. İmrenmek terakkinin şartıdır. Kin ve kıskançlık ise, iç ferahlığının, sağlık ve saadetin iki azgın düşmanıdır.

— Dost kazanmak için cömert ol. Bil ki hasisin dostu yoktur.

— Gençliğinde iyi arkadaş kazan. Yaşlılıkta kazanılan arkadaşlık sağlam olmaz. Zira paslı teneke lehim tutmaz.

— Gençlik güzelliğine şans denilen kör kuvvet bile âşıktır. Gençliğini boş yere harcama, onu kıymetlendirmeyi bil.

— Herkesçe beğenilen asıl güzellik, ahlâk güzelliğidir. Çünkü ahlâkı güzel insan her yaşta güzeldir.

— Ahlâkını güzelleştirmeğe daima çalış. Ahlak güzelliği insan için en kıymetli bir servettir.

— En yakın arkadaşlarınla bile şakaların zarif ol- sun. Kaba şakadan hayvan bile hoşlanmaz.

— Dost ol, tâ ki sana da dost olsunlar.

— Dostluğunu kötü günde göster, tâ kî kötü müsamahalı bulasın.

— Dostlarına vefalı, düşmanlarına müsamahalı ol ve yere yıktığın düşmanını tekmeleme, âlicenaplık göster. Vefa ve âlicenaplık yüksek ahlâkın iki parlak şiarı­dır.

— Büyüklere hürmet et. Tâ ki büyüdüğün zaman sende küçüklerden hürmet göresin.

— Kadınlara hürmet et. Düşün ki, kadınlık insanlı­ğın anasıdır.

— Ana baba ahı alma. Ana baba ahinin zehirini içen kurtulamaz.

— Yaşlıların tecrübesinden faydalan ve tecrübe edilmişi yeniden tecrübeye kalkışma, tâ ki pişman olmayasın.

— Sonunda pişman olacağın bir işi başında düşün. Pişmanlık, ahmaklıktır.

— Küçüklere şefkat göster. Tâ ki büyüdükleri zaman onlardan şefkat görmeye hakkın olsun. Bosuna iddia ve inad etme. Hakikati ara ve sev. Hakikat sevgisi, insan için, sevgilerin en yükseğidir.Kusurlarım kendin gör tâ ki onları tamir ve ikmal edebileşin.

— Muvaffakiyetlerinle mağrur olma. Bil ki gurur gelecekteki muvaffakiyetlerinin en büyük düşmanıdır.

— Hayatta cesur ol. Fakat bil ki cesaret gözü kapalı tehlikeye atılmak değildir. Başkasının kanaat vc akidesine hürmet et. Tâki başkası da seninki ne hürmet etsin. Kendine yapılmasını istemediğin bir muameleyi başkasına yapına. Tâ ki başkası da sana karşı aynı şekilde hareket etmesin.

— Kendine iyilik yapılmasını istersen, başkalarına iyilik yap.

— iyiliğe karşı iyilik adalettir, iyiliğe karşı kötülük cinayettir. Kötülüğe karşı iyilik ihsan ve atıfettir ve insanlığın en yüksek derecesidir.

— Düşenin elinden tut. Tâ ki sen de düştüğün zaman tutacak el bulasın.

— Sözlerin tatlı, tavırların zarif olsun. İnsanın ka- bası, ısırgan köpek gibidir, herkes tarafından taşlanır.

— Başkalarından gördüğün kötülük, seni iyilik yapmaktan alıkoymasın. İyilik ibadettir, kötülükle mahsuplaşmaz.

— Kibirli olma. Kibirli insan sarımsak kokan ağız gibidir. Herkesi kendisinden uzaklaştırır.

— Alçak gönüllü ol. Mütevazı insan, meyve ağacına benzer. Meyve dalının yere eğilmesi meyvesinin çoklunğundandır.

— Herkesin imrendiği pırlanta gibi kıymet sahibi ol. Korkma, yerde kalmazsın.

— Kendinden üsttekilere değil, kendinden alttakilere bak, rahat edersin.

— İşinde ve sözünde doğruluktan ayrılma. Hak doğ­ruların yardımcısıdır.

— Çalış, daima çalış, fakat hırsı bırak. Zira hırs, verimli çalışmanın, sağlık ve saadetin düşmanıdır.

— Çalış, fakat haris olma. Haris insan, ciğer bulaş­mış eğeyi yalayan aç kedi gibidir: dilinden akan kanı yalar da bilmez.

— Hayatın ve tutacağın yol hakkında tereddüde ve kararsızlığa düşüp de bir ışık aradığın zaman, fikrini ve reyini soracağın kimseyi iyi seç. Düşün ki, isabetsiz bir fikirden hareket ederek verdiğin karardan bütün ö­mür boyunca pişmanlık duyman mümkündür. Fakat isabetli bir fikirden aldığın ışık da bütün Ömrünce yolunu aydınlatır.

Bir Yorum Yazın

E-posta adresiniz yayınlanmayacak. Gerekli alanlar * ile işaretlenmişlerdir

Benzer Yazılar