Bediüzzaman Said Nursî, İslâmî düşüncenin önemli şahsiyetlerinden biri olarak kabul edilir. Risale-i Nur Külliyatı adlı eserleriyle tanınan Nursî, İslâm’ın iman, ahlak ve toplumsal hayatla ilgili meselelerine dair derin analizler yapmıştır. Bu makalede, Said Nursî’nin hayatı, eserleri ve düşünceleri ele alınacaktır.
Said Nursî, 1877 yılında Bitlis’in Hizan ilçesine bağlı Nurs köyünde dünyaya gelmiştir. Küçük yaşlardan itibaren üstün zekâsı ve öğrenmeye olan ilgisiyle dikkat çekmiştir. Medrese eğitimi alarak İslâmî ilimlerde derinleşmiş ve kısa sürede farklı bölgelerde tanınan bir âlim olmuştur.
Sultan II. Abdülhamid ile İlişkisi
Said Nursî, Osmanlı Devleti’nin son döneminde ilmî çalışmalarıyla dikkat çeken bir isimdi. Sultan II. Abdülhamid’in dikkatini çeken Nursî, özellikle eğitim alanındaki reform önerileriyle saraya davet edilmiştir. II. Abdülhamid’e İslâmî ilimlerin modern bilimlerle desteklendiği Medresetü’z-Zehra adlı üniversite projesini sunmuştur. Bu proje, Osmanlı’nın doğu bölgelerinde bir ilim merkezi oluşturmayı hedefliyordu. Ancak bu girişim, dönemin siyasi koşulları nedeniyle tam anlamıyla hayata geçirilememiştir.
Said Nursî, II. Abdülhamid döneminde istibdat yönetimine eleştirilerde bulunmuş, ancak daha sonra bu eleştirilerinin eksik değerlendirmelerden kaynaklandığını ifade etmiştir. Abdülhamid’in İslâm dünyasını birleştirme çabasını takdir etmiş ve onun icraatlarını daha geniş bir perspektifle değerlendirmiştir.
Gençlik yıllarında Osmanlı Devleti’nin çalkantılı dönemlerine tanıklık eden Said Nursî, İslâm toplumunun ilim ve iman eksenli bir dirilişe ihtiyacı olduğuna inanmıştır. I. Dünya Savaşı’nda gönüllü olarak savaşa katılıp ve Doğu Cephesi’nde Ruslara karşı vuruştu. Bu savaş sırasında büyük kahramanlıklar göstermiş ve Osmanlı askerlerine manevi destek vermiştir. Ancak savaşın ilerleyen dönemlerinde Ruslara esir düşerek birkaç yıl Sibirya’da esaret hayatı yaşamıştır. Esaretten kaçmayı başararak İstanbul’a dönmüş ve burada ilmi faaliyetlerine devam etmiştir.
Cumhuriyet döneminde ise fikirleri nedeniyle çeşitli baskılara maruz kalmış, sürgün edilmiş ve yıllarca gözetim altında tutulmuştur. Defalarca hapis cezasına çarptırılmış. Afyon, Denizli ve Eskişehir hapishanelerinde kalmıştır. Hapishanede bile Risale-i Nur eserlerini yazmaya ve talebelerine manevi destek vermeye devam etmiştir. Hapishane yıllarında birçok sıkıntıya katlanmasına rağmen iman hakikatlerini anlatmaktan vazgeçmemiştir.
Ancak tüm bu zorluklara rağmen Risale-i Nur adlı eserlerini yazmaya devam etmiş ve bu eserler, kısa sürede geniş bir kitleye ulaşmıştır. 1960 yılında Urfa’da vefat etmiştir.
Said Nursi
Risale-i Nur Külliyatı ve Temel Konuları
Said Nursî’nin en önemli eseri, Risale-i Nur Külliyatıdır. Bu külliyat, İslâm’ın temel inanç esaslarını akıl ve mantık çerçevesinde açıklayan eserlerden oluşmaktadır. Risale-i Nur’da işlenen temel konular şunlardır:
1. İman ve Tevhid
Said Nursî’nin en çok üzerinde durduğu konuların başında iman gelir. Ona göre iman, sadece kuru bir inanç değil, hayatın her alanını etkileyen bir hakikattir. Allah’ın varlığı ve birliği (tevhid) konusunu derinlemesine ele almış ve aklî delillerle desteklemiştir.
“Evet, her bir zîhayatta, her bir zîruhta, bütün kâinatı bir kitap gibi yazan bir kalem-i kudretin yazısını görmek mümkündür.”
2. Kur’ân ve Sünnetin Önemi
Nursî’ye göre Kur’ân, en büyük hakikat kaynağıdır. Risale-i Nur’un temel gayesi, Kur’ân’ın mesajlarını insanlara en anlaşılır şekilde sunar. Bunun yanında, Peygamber Efendimiz’in (s.a.v.) sünnetine sıkı sıkıya bağlı olunması gerektiğini vurgulamıştır.
“Kur’ân-ı Hakîm, hem bir kitab-ı şeriat, hem bir kitab-ı hikmet, hem bir kitab-ı ibadet, hem bir kitab-ı emir ve davet, hem bir kitab-ı zikir, hem bir kitab-ı fikir olduğu gibi, bütün insanın bütün hâcât-ı mâneviyesine merci olacak çok kitapları tazammun eden tek, câmi bir kitaptır.”
3. Ahlak ve Toplum
Said Nursî, İslâm ahlâkının bireysel ve toplumsal hayat için vazgeçilmez olduğunu ifade eder. Ona göre ahlâkî çöküntü, toplumların en büyük felaketlerinden biridir. Risale-i Nur’da ahlâkî erdemlerin ve faziletlerin önemi sıkça vurgulanmaktadır.
“Evet, insan, ahlâk-ı İlâhiyeye ne kadar zıt hareket etse, o derece şekavet-i ruhiyeye ve manevî azaba düşer.”
4. Fen ve Din İlişkisi
Nursî, bilimin İslâm’la çelişmediğini, aksine İslâm’ın bilimsel gelişmeleri desteklediğini savunmuştur. İlim ve fen ile iman hakikatlerini açıklamaya çalışmış, modern bilimlerin Kur’ân’la uyum içinde olduğunu göstermeye çalışmıştır.
“Medeniyet-i sefihenin eline geçen fen, felsefe-i tabiiyeden aldığı ders ile, insaniyeti dehşetli bir sukuta ve zındıkaya sevk etti.”
Said Nursî’nin Düşünceleri ve Etkileri
Said Nursî’nin düşünceleri, sadece yaşadığı dönemi değil, günümüz Müslümanlarını da etkilemeye devam etmektedir. Onun görüşlerinin etkileri şu şekilde özetleyelim:
1. İman Hizmeti
Nursî, insanları önce iman yönüyle eğitmenin en önemli mesele olduğunu savunmuştur. Risale-i Nur’un temel misyonu, insanlara sağlam bir iman kazandırmaktır.
“İman hem nurdur, hem kuvvettir. Hakikî imanı elde eden adam kâinata meydan okuyabilir.”
2. Siyasetten Uzak Durma İlkesi
Said Nursî, İslâmî bir cemaatin siyasetten uzak durması gerektiğini savunup ve dini siyasete alet etmemenin önemini vurgu. Ona göre, iman hizmeti tarafsız olmalıdır.
3. Eğitim ve Gençlik
Nursî, gençliğin İslâmî değerlerle yetiştirilmesi gerektiğini savuna. Ve eğitim sisteminin ahlâkî ve manevi değerlerle desteklenmesi gerektiğini söyler.
Sonuç
Bediüzzaman Said Nursî, İslâm düşüncesine önemli katkılar yapmış bir âlimdir. Onun kaleme aldığı Risale-i Nur, hem iman hakikatlerini akılcı bir şekilde açıklaması hem de modern bilimlerle ilişkilendirmesi açısından büyük önem taşımaktadır. Günümüzde de Said Nursî’nin eserleri, milyonlarca insan tarafından okunmaya devam etmekte ve İslâmî düşünce dünyasına ışık tutmaktadır.
[…] Cumhuriyet’e Damga Vuran Alim: Bediüzzaman Said Nursi Post Views: 1 Tagged büyükbirlik, muhsinbaşkan, muhsinyazıcıoğlu […]